The Chaos Art

Karaburun

Ayda Duru Demirtaş

cennetin berrak denizi uzanıyor karşımda

masmavi dalgaların sesleri kulaklarımda çınlıyor

ayırıyor ufuk çizgisi gökyüzüyle parlak denizi

karaburun’un hiddetli dalgalarının hükmü altında

güneş tenimde, rüzgar saçlarımı dağıtırken

düşünüyorum kendi kendime acaba deniz

ağlıyor mudur ayrıldığı için gökyüzünden

yoksa gerçekten memnun mudur halinden

kim bilir, belki deniz yoktu bir zamanlar,

gökyüzü de aşık olmuştu doğaya, ormanlara, ağaçlara

doğa reddetmişti onu sertçe

gökyüzü de yaratmıştı denizi gözyaşlarından böylece

***

atlamak istiyorum elbisem sağa sola uçuşurken

kavuşmak istiyorum önümdeki engin kayalıklara

düşmek istiyorum denize, ve düşüyorum birdenbire

kayboluyorum, saatlerce, belki de günlerce

bulduğumda kendimi denizde, ayılıyorum birden

üşüyorum, dalgalar bedenimi ele geçirirken

akıntı çekiyor beni deniz tanrısının nüfuzuna

sonra itiyor okyanusa, bir ileri bir geri giderken

bir anda boşluğa düşüyorum, ağlıyorum

nefessiz kalıyor, hasret çekiyor, istiyorum ki

bitsin bu acı diye yalvarıyorum

bilmeden neyi, kimi beklediğimi, özlüyorum

uzaklarda bir denizkızı yol gösteriyor bana

hatırlatıyor uygarlığı ve onun sonsuz acılarını

“dön,” diyor, “git diğerlerinin yanına.”

ama kaçıyorum onlardan, kalıyorum bir başıma

***

çıkıyorum berrak denizden, oturuyorum sahildeki banka

hatırlıyorum çok eskiden birinin oturduğunu yanımda

bekliyorum onu, arıyor, belki de bir şey yapmıyorum

sadece sığınıyorum ağaçların beni herkesten korumasına