Sevebilmek isterdim seni;
Saçlarımı öyle okşamasan da,
Gözlerime öyle bakmasan da,
Beni hiç sevmesen de,
Sevmeyi yalnızca tadabilmek için;
Sevebilmek isterdim seni.
***
Juliette’in Romeo’yu sevdiği kadar
Sevebilmek isterdim seni.
Sadece geceye sığınabilecek olsak,
Güneş zalim yüzünü gösterdiğinde ayrılsak,
Yalnızca ölümümüzde huzur bulsak,
Yaşamda değil ancak ölümde sevecek olsak da;
Sevebilmek isterdim seni.
Bu yüzden;
Bahçemin yüksek duvarlarını,
Aşkının hafif kanatlarıyla yavaşça tırman;
Beni inandır aşkı tutamayacağına sınırların,
Beni sevdiğine yemin et ki sana inanayım;
Ve sen tek Tanrı olacaksın taptığım.
Çünkü ben,
Nefessiz dudaklarına şehvetli bir öpücük kondurup;
Ölüm’le evleneceksem de seninle olmak için,
Seni ebediyen sevebilmek için son bir kez öpüp;
Hançerini kalbime saplamak isterdim sonunda.
***
Eurydice’in Suréna’yı sevdiği kadar
Sevebilmek isterdim seni.
Ne Kral ne de Prens olmasan da,
Mantığım ve umutsuzluğum beni aldatsa da,
Kalbim çalınmış ve yeri işgal edilmişken
Seni kaybederken bir başkasını sevmeye zorlansam da
Sevebilmek isterdim seni.
Seni her görüşümde sonsuz acılarla çevrilerek
Anbean yok olacağımı bilsem de,
Kalbim tüm dilekleriyle tutsak olsa da,
İstediğin gibi ölümü aramaktansa
Ölüm kadar kara bir kederle bu dünyada
Sonsuza kadar acı çekip her geçen an ölerek
Sevebilmek isterdim seni.
***
Eliza’nın Darcy’i sevdiği kadar
Sevebilmek isterdim seni.
Bana ve aileme ihanet etsen de,
Sevdiğim herkesi hor görsen de,
Bana olan aşkının, hatalarını görmene yol açarak
Benim de seni sevmemi sağlamasını isterdim.
Dünya aşkımızı kabullenmeyecek olsa da,
Farklarımız aramıza uçurumlar koysa da,
Sana olan aşkım seninkinden geç açılsa da,
Seninki kadar güçlü olabilsin isterdim.
***
Orhan Veli’nin İstanbul’u sevdiği kadar
Sevebilmek isterdim seni.
Senin hakkında durmadan yazmak isterdim,
Çünkü aşık olmadan nasıl şair olabilirim?
İşte böyle sevmek isterdim seni.
Fakat biliyorum ki;
Ne sen eski İstanbul’sun,
Ne de ben Orhan Veli.
images, images, images
all around me are images
sonbahar rüzgarı alır götürür gözyaşını
bastığı yeri görmeden atar her bir adımını
cennetin berrak denizi uzanıyor karşımda
masmavi dalgaların sesleri kulaklarımda çınlıyor
"L’Histoire de Tite-Live, où l’on raconte celle de Lucrèce, la montre pour la première fois en train de travailler la laine avec ses servantes."