Oto klinik sahibi Ali Bey amcanın bir tıp fakültesi önünden geçmişliği bile yoktu. Ama Koruklu’da herkes ona Doktor derdi. Mahallenin sevilen yaşlı adamlarından biriydi. Kimseye zararı dokunmaz, çok sesi çıkmazdı. Kahvehanelere az uğrar, az siyaset yapardı. Ama onu bulmak kolaydı, dükkandan çok da ayrıldığı yoktu zaten. Sabah dükkanın önündeki tabureye yerleşir, akşama kadar sigara içerdi.
Oto kliniğin önündeki sarman kedinin ismi de Bıyıklı’ydı. Dükkana girip çıkandan o sorumluydu. Belki de biraz hırçınlığına vermek lazım, her kapıdan geçene patisiyle bir yumruk patlatırdı. Bıyıklı Ali Doktorun göz bebeğiydi. Ona çoluk çocuktan daha çok değer verirdi. Kimse Bıyıklı’yı kışkışlamaya cüret edemezdi. Herkes Ali Doktorun bu sevdasını bilirdi.
Ali Doktor’un eşi vefat etmişti, dört anasız çocuğu vardı. Hepsi birbirinden fırlama ve baş belasıydı. Ali doktor çocukları onlarca kez karakollardan toplamamış mıydı zaten? Hele bir yerden bitme veledi vardı, mahalleye resmen korku salardı. Bu veledin çaldığı elmalar yüzünden, manav Fatih neredeyse günü çıkaramaz hale gelmişti.
Çocuklarında bulamadığı ağırbaşlılığı kedisi Bıyıklı’da bulmuştu işte. Bıyıklı söz dinler, çalıp çırpmaz, kanunla arası belaya girmezdi. Zaten Ali Doktor’un da çok yüksek beklentileri olduğu söylenemezdi.
Mahallenin deli kadını Hatun’un gözdesiydi Ali oktor. Kendisi Ali doktor gibi duldu, kocasını at tepmişti köyde. En azından mahallelinin ağzında dolaşan hikâye buydu. Kahvede ise bu durum ‘Hatun kocayı çenesiyle öldürdü’ diye anlatılıyordu ama kim bilir tabii. ‘Elma’ deseniz karşıdaki ‘armut’ duyuyor.
Ali Doktor çok rahatsız olurdu bu durumdan. Ekmek sırasında Hatun habire yanına ilişirdi. Ali Doktor sırayı mırayı bırakır kaçar giderdi öyle olunca. Adam ekmeksiz kahvaltılardan iyice süzülmüştü son zamanlarda.
Hatun dükkanın önünden gün içinde defalarca geçer, dolgunca boyanmış dudaklarıyla öpücük atardı Ali Doktor’a. Ali Doktor da Bıyıklı’ya döner, söylenir de söylenirdi. Ali Doktor’un çırak ilk başlarda bu duruma çok gülerdi. Bir gün tabii dayağı yedi. O günden beri Hatun sokakta görülünce atölyeye siniyor.
Oto klinik sahibi Ali Doktor kibar bir adamdı. Yaratılışça alçak gönüllüydü. Çalışkandı. Uzun yıllarca çıraklık yapmış, dükkanını da kendi alın teriyle açmıştı. Geçim sıkıntısından okulu bitirmeden çırak verilmişti sanayiye. Bu yüzden okuma yazması biraz zayıf kalmıştı. Olsun. Zaman onu temiz ve güvenilir bir esnaf olarak güzelce yıllandırmıştı.
O büyük bir fikir adamı değildi belki ama sevilen ve aranan bir adamdı. Yokluğunu herkes hissederdi. İyi bir günün, Ali doktor taburesinde değilse, yeterince iyi bir gün olmadığını herkes bilirdi.
Büyük bir adam değildi, sadeydi. Büyük bir adam olmaya ihtiyacı yoktu.
Masada aklım ve ben kaldık bir tek.
Yılların dostu kalbim, son olaylardan sonra ortamı terk etmişti.
Bak canım, sesimi duyar mısın bilmem,
Sonuçta iki ayrı dünyanın öksüzüyüz.
Bir akılsızlık var bu uçurtmada.
Bir sana bir bana süzülüyor arazi üstü.
Kahramandere liman plajındayız.
İzmir’de akşamüstü, alabildiğine mavi...