The Chaos Art

Kırmızı Seven Çocuk

Doğa Aslan

Sarıkovan’ın trafik lambalarında cam silen Yetim Oğlan’ın halkça bilinen bir ismi yoktur. Yetim Oğlan öğlen saati kaldırım köşesinde belirir, akşam geç saate kadar kırmızı ışıkla yavaşlayan arabalara koşturur. Camlardan içeri birer saniye bakar. Müşteri bulursa canına minnet, oldu bulamazsa ısrarcı olmaz. Bizde teklif var ısrar yok.

Cam silmek zor iştir. Öyle her babayiğidin harcı değil. Nerede insan orada bir problem ya… Yetim Oğlan kısacık meslek hayatında kim bilir kaç tür insanla karşılaşmıştır. Olaysız günü geçmemiştir. Arabayı üstüne süreni mi kalmıştır, camı sildirip sildirip kaçanı mı, eline para diye çöp sıkıştıranı mı…

En çok kırmızı arabaları sever. Ufukta görününce bu renk, işini gücünü bırakır arabayı izlemeye koyulur. Gözleri kocaman açılır, pırıl pırıl parıldar. Göz pınarları yaşlanır. Ah ne çok sever kırmızıyı Yetim Oğlan. Televizyonda gördükleri o elma şekeri gelir aklına, ışıl ışıl, canlı canlı. Bir kırmızı arabası olsa, her gün yıkar, toz tanesi kondurmazdı üstüne; geceleri nöbet tutardı önünde.

Sarıkovan gecekondularından birinde, büyük bir aileyle yaşar. Kendisi gibi birkaç yetim evlat daha bu evde konaklar, arada sırada onunla cam silmeye çıkarlar. Evde gün içinde birkaç kadın kalır tek, akşam ezanından önce eve gelen de kapı dışarı edilir, yeterince çalışmamış demektir çünkü bu. Öyle elini kolunu sallayarak eve gelmek yok. Yok öyle bir dünya.

Sarıkovan sokaklarının sert yaşam koşulları olduğu söylenebilir. Burada yaşamak için özenle uyulması gerekilen bir kurallar dizesi bulunur, polise bulaşmamak örneğin. Yetim Oğlan bu kuralları adı gibi bilir. Zabıta görünce topuklar, ağabeylerinin öğrettiği gibi. Yetim Oğlan kendini bildi bileli Sarıkovan’dan dışarı adımını atmamıştır. Bütün dünyası bu ana cadde ve yirmi ara sokaktan ibarettir.

Yetim Oğlan ana babasını hiç merak etmemiştir. Anne ne yapar, baba ne işe yarar pek bilmez. Bolca ağabeyi bolca kardeşi vardır nasıl olsa, onlar Yetim Oğlan’a nasıl geçinilir, nasıl karın doyurulur öğretmiştir.

Bu oğlanın yanakları tozludur. Tişörtü yırtık. Ayakkabısı delik. Hayalperesttir. Bir gün onun da bir arabası olacak, mutlaka, mutlaka kırmızı.