The Chaos Art

Müge Anne

Doğa Aslan

Müge anne, Demirciler’e ayrılan Urla kavşağında bir çiçek standı sahibidir. Kışı çiftlik evinde oğlu ve ailesiyle geçirir. Bahar geldi de havalar güzelleşti mi sezonu açar, çiçek standına döner.

Saksıda, bukette, isteyene kurdeleli. Nisan deyince nergisler, ardından menekşeler, bahar sonu hanım düğmesi, haziranda aslan ağızları, yaz ortasında ortancalar. Hava serinleyince kasımpatları, güller, neler neler. Ara sıra da özel siparişle sellukalar getirilir, tezgah tüm dikkatleri çeker olur.

Müge annenin varı yoğu bu çiçek standı değildir. Kendisi akça pakça bir babaanne ve gözü kara bir Levent Yüksel hayranıdır.

“Müge anne güller geçmiş mi sanki?”

“Ten beyaz, saç kızıl güller… Aaaah kahkahasına büülbüller…”

Neşeli bir kadındır, hayat doludur. Anne yüreğinden çıkan yumuşacık bir sesi vardır, bayılır muhabbete. Maksat sohbet olsun, illa çiçek satma derdi yoktur zaten.

Doğma büyüme Urlalıdır, babası köy muhtarıydı ya herkes bilirdi onu. Çocukluğu da gençliği de güllük gülistanlık geçmişti. Oldu olası çok sevildi, çok sevdi.

Kötü günleri de oldu. İlk bebesini ateşli hastalıktan kaybetti. Bir ara kocası evi borca düşürdü de zar zor okuttu iki çocuğunu. Hayatı boyunca da hep böyle geçim sıkıntısı çekti. Oğlu Mehmet tarlayı alınca anca huzura erdi. Ancak “Şükür evladım” demesinden başka bir şey bilmez. Ona gayrisi öğretilmemiştir.

Müge anne güler yüzlü bir çiçek standı sahibidir. Demirciler’e gelmeden uğranması gerekir.