Yaşlı başlı adamlar çitlerden atlayıp yangına doğru koşarken siyah bir köpek gergin tavırlarla arkalarından geliyor.
Bir kadın bahçe hortumunu tuttuğu gibi koşmaya başlıyor, üstünde mor bir gecelik. Daha uzamaya takati kalmayınca hortumun, insanlar kadının yanına yanaşıp kovaları dolduruyor.
“Kova getirin kova!” Diye bağırıyor biri, “İtfaiyeyi aradınız mı?”
“Elden ele elden ele!”
Zeytinliğin ardında kalan otluk alandan gittikçe yükselen alevler görünüyor.
“Vaaaah vah vah!”
“Elden ele elden ele!”
“Zeytinlere inmese bari!”
Kapısının önünde olup biteni izleyen koca karı komşusuna anlatıyor, “Vallahi PAT diye bir ses duydum Perihan hanım… Sonra yağmur yağıyor sandım, baktım yok. Dedim Allah Allah… Balkona çıktım işte…”
Jandarma otluğa yanaşıyor. Köylülerle hızlı diyaloglar kuruyor.
Tak! Biri kovasını elinden düşürüyor. “Aman iyi misin?” Alevlerin küçülmeye başlaması, evlerinde bekleyen ihtiyarları rahatlatıyor.
İtfaiye hemen jandarmanın ardından yangına yetişiyor. Son çıtırtılar bitince köy ahalisi yavaşça yokuştan aşağı inmeye başlıyor.
Koşmaktan dizleri ağrıyan kadın bir diğer yorgun koca karıya sarılıyor, “Ağlama...” Tüm kovaları yokuşun başında topluyorlar, kendisininkini gören alıp gidiyor.
“Allahtan rüzgar yoktu…”
“Allah korudu, Allah korudu bizi bugün…”
Ufak bir yangın çıktı da karşı zeytinlikte, kedi ürktü biraz... uykusundan olmaktan hoşnut değildi.
Tantanadan rahatsız oldu, gergindi ve hala mahmurdu biraz.
İnsanların koştuğu yönün tersine yürüdü.
Allahtan rüzgâr yoktu da insanlar söndürüyordu yangını yoksa buradan temelli gitmesi gerekecekti.
Koşmaktan dizleri ağrıyan bir kadın bir diğer yorgun kocakarıya sarıldı kedi yanlarından geçerken, “Ağlama...” dedi içtenlikle.
Kedinin hoşuna gitmedi bu samimiyet ve tekrardan ürktü biraz, utandı buna şahit olduğuna.
Çocuğun biri koşarken neredeyse kuyruğuna basacaktı da acayip moralini bozdu bu. Alışkındı da çok tadı kaçmadı o yürümeye devam etti.
Ardında ölüyordu bir ağaç ama kedi hortum tutamazdı yangına, komik olurdu. Dalga geçerdi insanlar.
Bir başka ağacın kenarına sinmeden gölgesini çağırdı, davet etti onu da sırtını dönüp uyumaya.
Masada aklım ve ben kaldık bir tek.
Yılların dostu kalbim, son olaylardan sonra ortamı terk etmişti.
Bak canım, sesimi duyar mısın bilmem,
Sonuçta iki ayrı dünyanın öksüzüyüz.
Bir akılsızlık var bu uçurtmada.
Bir sana bir bana süzülüyor arazi üstü.
Kahramandere liman plajındayız.
İzmir’de akşamüstü, alabildiğine mavi...